‘Onlar, ‘Kur’an öncekilerin masallarıdır; başkalarına yazdırıp sabah akşam kendisine okunmaktadır’ dediler.’ {Furkan, 5}
Bu eser niçin kaleme alındı?
Son zamanlarda, yükselişe geçen bir inkarcı fikir sisteminin, istinad noktasını ve nihai gücünü eski tarihi belge veya birtakım kurgulanmış (teorik) kanıtlara dayandırarak, peygamberlerin ve yaşadıkları olayların ve kutsal kitaplar vasıtasıyla bize ulaşan mesellerin gerçeğe aykırı veyahutta yanlış yazılmış oldukları veyahutta bütün bütün inkar etme noktasına zihni götürerek, iman-ı tahkikinin esasına ve erkanına ilişkin bazı mühim imani meseleri inkara götürdüğü görülmektedir.
Özellikle, gücünü tarihi kanıtlardan çok, uydurma birtakım hadisler ve tarihi belgeler ile zihni ve aklı çeldirici peygamberlerin veya kutsal kitapların varlığına ilişkin somut kanıtlar bulma arayışına felsefi ve bilimsel olarak bireyi sürüklemek istemesi ve şeytanın da bir vesvesesiyle, akılla şüphe uyandıran ufak bir zihni çeldirici meselenin büyütülmesi veya çarpıtılmasıyla, birtakım çoğu genç ve ilmi derinliği olmayan safiyane insanları, gücünü birtakım sosyal medya ve internet siteleri vasıtasıyla da arttırarak inkar noktasına sürüklediği görülmektedir.
İşte bu noktada, bu eseri kaleme almamızın esas nedeni; bu noktada şeytanın ve büyük deccalın bu inkarcı fikir sisteminden husule gelen tereddütleri izale ile birlikte, iman-ı tahkikinin Kur’an’ın nurlu pencereleri hükmünde olan ilgili müteşabih ve muhkem ayetlerine dayandırarak, meselenin ilmi derinliklerine ve tarihsel kanıtlarına da değinerek ve her üç kutsal kitapta geçen ilgili bölümleri tarihsel kanıtlarıyla karşılaştırarak tevhidi ve vahdaniyyeti ilan ve isbat etmekdir.
Bu kıymetli eserde doğu ve batı kaynaklarından tahkik edilerek ortaya konacak olan bu eski uygarlıklara ve kavimlere ait meseleler genişçe ve birçok millette teferruatlı ve ayrı ayrı gitse de, biz yine önceki Kıyamet Gerçekliği eserlerindeki metodolojiyi ve dokuyu da bozmadan tüm bu meselelerin varlığını Kıyamete ve onun isbatına bakan kıyametin büyük alametlerinden birisi olan ve tarih öncesinde yeraltında saklı kalmış olan ve ahir zamanda yeniden ortaya çıkacakları ayet ve hadislerle sahih olarak bildirilen Agarta Medeniyeti ve sakinleri olan Ye’cüc ve Me’cüc bahsi üzerine odaklayarak, sırr-ı vahyin feyziyle ortak bir noktada birleştirmiş olacağız ve Kıyamet’e ve ahir zamana bakan mühim bir meselenin de ağırlıklı olarak bu eserde isbatına çalışacağız.
İşte, Kur’anda, ’Eskilerin Masalları‘ ve ”Mitoloji Kurbanları” terimleri ile nitelendirilen bu inkarcı zihniyete ait, temsil dürbünüyle bu meseleye bakanlar, şunu gösteriyor ki; insanoğlunun karakteri, asırlar geçse de hiç değişmiyor. Dün ne ise, bugün de aynı. Zaman değişti, ama bu hakikat hiç değişmedi! İşte bu inkarcı zihniyet, bir yandan son ilahi Kitap’ta anlatılanlara, ‘Zaman artık değişti veya Modernleşti!’ diyerek kitleleri aldatıp, ‘Eskilerin Masalları!’ diyerek karşı çıkıyor!
İşte, benzer şekilde Kur’an, bu kitapta detaylı olarak bahsedeceğimiz bazı ayetleriyle onların bu tezine karşı çıkmakta ve meydan okumaktadır..