ÖNSÖZ / GİRİŞ
Amerikalıların ‚büyük depresyon‘ adını verdikleri 1929 ekonomik bunalımı, New-York borsasının ‚Kara Salı‘ olarak adlandırılan 24 Ekim 1929 günü çökmesiyle başlar ve F. D. Roosevelt’in ‚New-Deal‘ politikalarının uygulamaya başladığı Mart 1933’e kadar sürdüğü kabul edilir.
1928 başlarında Dow Jones sanayi endeksi ortalaması 191 iken, 9 Eylül 1929’da endeks 382’ye yükselmiştir. Böylece sanayi hisse senetleri bir yıl içinde %100 değer kazanmıştır. 28 Ekimde hisse senetleri %12, 8 ve 29 Ekimde %11, 7 değer kaybetmişlerdir. Endeks değeri 294, 3’e düşmüştür. Burjuva ekonomistleri bu durumu ‚crash‘ (yıkım, iflas) olarak tanımlarlar. Ancak Amerikan borsasındaki düşüş devam etmiş ve 7 Ağustos 1932’de endeks 41’e düşmüştür. Böylece 1929 ‚Kara Eylül’le başlayan çöküş, iki yıl içinde borsanın %90 değer yitirmesine yol açmıştır.
Böyle bakıldığında ve sunulduğunda, 1929 ekonomik bunalımı, ABD’de New-York borsasının çöküşüyle ortaya çıkan bir süreç olarak görülmektedir. Bu bir kez kabul edilince, kaçınılmaz olarak 1929 ekonomik bunalımı bir ‚borsa çöküşü’nün yarattığı bir bunalım olarak tanımlanabilir. Borsa da, hisse senetleri, tahviller, bonolar vs. ‚değerlikağıtların‘ işlem gördüğü ‚piyasa‘ olduğuna göre, ekonomik bunalım da, bu ‚kağıtların‘ değerlerinde meydana gelen ani ve büyük düşüşlerin yarattığı ‚kaos‘ ortamı haline gelmektedir. Gerçekte ise borsada meydana gelen çöküş, bir neden değil, sonuçtur. Bu sonucu oluşturan ise, ABD ekonomisinin 1924-1929 dönemindeki yapısı ve biriktirdiği olumsuzluklar dizisidir. Bir başka ifadeyle, 1929 ekonomik bunalımı, New-York borsasının ani çöküşüyle görünür hale gelen klasik kapitalist ekonominin bunalımıdır.
Kapitalizmin irsi hastalığı olan ekonomik bunalımlar, sermayenin ve metaların aşırı-üretimi bunalımıdır. Kapitalizmin azami kâr yasası, kâr oranının yüksek olduğu alanlara yönelik bir sermaye akışına yol açar. Bu sermaye akışı, aktığı alanda sermayenin ve meta üretiminin artmasına yol açar. Artan üretime uygun bir talep mevcut olmadığı koşullarda, metaların bir bölümü satılmadan kalır. Böylece yatırılmış olan para-sermaye, meta-sermaye olarak depolarda beklerken, para-sermayenin devri tamamlanamaz. Bu durumda, üretimin devamı kredi sisteminin devreye girmesiyle mümkündür. Sürecin uzamasına paralel olarak kredi hacmi sürekli artar ve alınan krediler (kredi-para) satılmayan metalarda maddeleşmiş olarak kalır.
Yazar Hakkında [Tarkan Özhan, 1969-]
ÖĞRENİM DURUMU: Trakya üniversitesi
Bölüm: Fen Fakultesi Kimyager
MESLEĞİ: Borsacı, Trader, Portfoy Yönetimi
Aktif Çalışma süresi; 25 yıl