İslâm’ın mukaddes kitabı Kur’ân-ı Kerim’in isimlerinden biri olan Mushaf, iki kapak arasında toplanan sayfalardan oluşan kitap demektir.
Kur’ân-ı Kerim âyetlerinin bir (Kitap olarak derlenmesi) ‘mushaf’ta toplanması düşüncesi ilk olarak Hz. Ömer tarafından -Yermûk ve Yemâme savaşlarında çok sayıda Kur’ân hafızının şehid olması dolayısıyla Kur’ân-ı Kerim’in kaybolacağı endişesiyle- ortaya atılmış, Hz. Ebu Bekr de buna kâni olarak Kur’ân âyetlerinin tamamının bir kitapta toplanması işi ile Zeyd ibn Sâbit’i görevlendirmişti. Zeyd, Hz. Peygamber’in vahy kâtibi ve Kur’ân hâfızıdır.
Bu görevlendirmeden sonra bütün Sahabeye, yanlarında bulunan -gerek ezberlerinde olan gerekse herhangi bir yazı malzemesinde yazılı haldeki âyetleri Zeyd ibn Sâbit’e getirmeleri duyuruldu ve bunların Kur’ân âyetleri olduğuna bizzat Hz. Peygamber’den Kur’ân âyeti olarak duyup ezberlediğine veya Hz. Peygamber’in huzurunda Kur’ân âyeti olarak yazıldığına dair en az iki şahit getirmeleri şart koşuldu. Böylece bütün Kur’ân âyetleri büyük bir titizlik ve itina ile bir araya toplanıp yazıldı. Yazıda Kureyş lehçesi esas alındı.
İki kapak arasında toplanıp yazılan bu mushaf Hz. Ebu Bekr’e teslim edildi. Vefatına kadar da onun yanında kaldı. Hz. Ebu Bekr’in ölümünden sonra bu mushaf Hz. Ömer’e, ondan da kızı Hz. Hafsa’ya geçti.
Hz. Osman’ın halifeliği zamanındaki Azerbaycan ve Ermenistan savaşlarına katılan Sahabe arasındaki kırâat ihtilâfları üzerine, Huzeyfe ibn el-Yemân tarafından İmam Mushaf’ın çoğaltılması fikri ortaya atılınca Halifenin emriyle Hz. Hafsa nezdinde muhafaza edilmekte olan esas nüsha ondan alınarak yine Zeyd ibn Sâbit’in başkanlığında Abdullah ibn ez-Zübeyr, Saîd ibn el-Âs ve Abdurrahman ibn el-Hâris ibn Hişâm’dan müteşekkil bir heyet kuruldu ve bu heyet tarafından İmam Mushaf’tan altı adet çoğaltıldıktan sonra esas nüsha tekrar Hz. Hafsa’ya iade edildi.
Daha sonraları ise zaruretten dolayı bunlara cevaz verilmiştir. Bazı selef âlimleri (İlk dönemlere ait bilginler) de Mushafın satılmasını kâğıdının ve yazılmasında çekilen emeğin karşılığı olduğu gerekçesiyle caiz görmüşlerdir ki, doğrusu da budur.
Benim bu irdelemeyi ele alışımın nedeni ise, iniş sırasına göre sureleri ele alarak birbiri arkasına inen surelerdeki birbirine bağımlı olaylar zincirinin birbirini takip etmesindeki nedenleri ortaya çıkartmak ve Allah’ın izniyle Kur’an’ı Kerimi halkımın anlayacağı bir şekilde ele almak, Milletime birazcık da olsa faydalı olabilmek ve onları elimden geldiğince aydınlatabilmektir. Allah’ın izniyle başarabilirsem ne mutlu bana!